Onun adı Mustafa Özmen. Aslında O içimizden biri. Gencecik. 1982 doğumlu. Kayserili yoksul bir ailenin 9 çocuğundan 7.si. Sizler çocuklarınızın ilk önlüğünü, ilk çantasını aylar öncesinden alırken, o kendine ait önlük ve çantaya ancak ailecek Antalya’ya taşınıp, babasının yanı sıra ağabeyleri de işe girince ilkokul 4. sınıfta kavuşabildi. Çok zekiydi. Ailesinin gurur kaynağıydı. Ortaokulu ve liseyi birincilikle bitirmiş, ODTÜ Uluslararası İlişkileri kazanmıştı.
ODTÜ gibi zor bir okulu yıl kaybetmeden bitirdiği için ailesine bakabilecek, onların yıllarca kendine gösterdiği vefanın karşılığını verebilecekti.
Antalya’daki bir çiçek firmasında ihracat sorumlusu olarak iş hayatına atıldı. Kendini geliştirmek, daha iyi yerlere gelebilmek için bir yandan çalışıp bir yandan da Akdeniz Üniversitesinde yüksek lisans yapmaya başladı.
Her şeyiyle hayal ettiği gibi giden hayatı, 24 Ağustos 2007’de üniversite girişine doğru yürürken bir aracın gelip kendisine çarpmasıyla altüst oldu. Kazada kalbi durmuştu. Kendi deyişiyle şanslıydı. Çünkü kaza üniversite hastanesine 300 metre mesafede gerçekleştiği için acilde hemen müdahale edilmiş ve kalbi çalıştırılmıştı.
Sonrası mı? Yoğun bakım ünitesinde tam 106 gün kaldı. Bunun 40 günü koma halindeydi. Kafatası çatlamış, beyin kanaması geçirmiş ve boynu kırılmıştı. Bilincinin tam olarak yerine gelmesi 85 gün aldı. İşin aslı o bir mucizeydi. Neden mi? Doktorlar ailesine %5 olasılıkla yaşar demişti. İşte o %5’i gerçekleştirdi. 6 ay boyunca solunum cihazına bağlı kalsa da hayata sarıldı ve ölmedi.
Bugün boynundan aşağısı felç. Kollarını az da olsa hareket ettirebiliyor. Vücudunun çoğunluğunu hissetmiyor. İdrar yapmak için sonda kullandığından sürekli idrar yolları enfeksiyonu geçiriyor. Daima yüksek ateş, baş ağrısı ve solunum zorluğu çekiyor. Enfeksiyonun ölümüne neden olmaması için her ay özel bir hastanede yatılı olarak tedavi görmek zorunda. Çünkü devlet hastaneleri bu tip hastalarda enfeksiyon nedeniyle yatılı hasta kabul etmiyor. Fiziksel rahatsızlığının yanı sıra yaşadığı travma ve yatağa bağlı bir hayat sürmesi nedeniyle psikolojik tedavi de görmek zorunda. Bu tedaviyi doktor, ayda iki kere evine gelerek veriyor.
Onun hayatı kıyısından tekrar yakalaması, en azından örneğin evde internet aracılığıyla çeviri yaparak para kazanması için yılda 4-5 kez fizik tedavi görmesi gerekirken, Mustafa en son fizik tedavisini 2008 yılında gördü. Çünkü devlet hastaneleri yıllar sonrasına sıra veriyor. Üstelik devlet hastanelerinin bel kırılmalarına yönelik fizik tedavi imkânları iyi iken, boyun kırılmalarındaki fizik tedavide bu hastaneler yetersiz kalıyor. Bu nedenle özel fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezlerine gitmesi gerek. Ancak ne yazık ki maddi imkânsızlıklar böyle bir tedavi görmesine engel.
Ailesine bakma ve onlara olan borcunu ödeme hayali kuran Mustafa, bunu yapamamanın aksine ailesine her zamankinden çok yük olmanın ezikliğini yaşıyor. Çünkü aylık masrafı ailesinin karşılayabileceğinin çok üstünde.
Adli tıp ona %100 iş görmezlik raporu vermiş. O ise oturduğu yerden de olsa çalışmak istiyor. Belki bedenini istediği gibi kullanamıyor ama zihnini ve bilgilerini, bugüne kadar öğrendiklerini kendisi için, ailesi için hatta ülkesi için kullanmak istiyor.
Bunun için fizik tedavi görmesi gerek. Böylece kollarını kullanıp bilgisayarda çalışabilecek, giderlerinin bir kısmını karşılayabilecek.
Şimdi kendinizi Mustafa’nın yerine koyun. Okula ya da işe giderken, sizin hiçbir kabahatiniz yokken başınıza böyle bir kaza geldiğini düşünün. Ailenizin gurur kaynağıyken, kardeşlerinizin okumasını sağlayacakken hayattan böyle koparıldığınızı düşünün. Daha da ileri gideyim. Mustafa’nın sizin çocuğunuz olduğunu düşünün. O saçının bir teline zarar gelse dünyaları yıkacağınız, hayatınızın anlamı, mutluluk kaynağınız çocuğunuz olduğunu. Koyun kendinizi Mustafa’nın anne babasının yerine. Pırlanta gibi yavrunuzun başına böylesi bir kaza geldiğini ve onun ellerini kullanabileceğini, hatta tekerlekli sandalyeyle evden dışarı çıkabileceğini bildiğiniz halde bunu karşılayacak maddi durumunuz olmadığını hayal edin. Hepiniz “Allah korusun” diyorsunuz değil mi? Ama biliyorsunuz; ne yazık ki Mustafa’nın başına gelen bizlerin ve çocuklarımızın başına gelebilir.
Vicdanımızın sahtekârlar tarafından hoyratça kullanıldığı günümüzde Mustafa’nın varlığından emin olun. O benim kuzenimin üniversite arkadaşı. O insanların duygularını rant kapısı yapan kişilerden biri olmadığını göstermek için hayatını, yaşadığı kazayı, sağlık raporlarını, kazadan önceki ve sonraki resimlerini http://www.yarinicinyardim.com sitesinde dikkatinize sunuyor.
Sitesinde aynı zamanda arzu edenlerin maddi destek verebilmesi için banka hesap numaraları var. O, bugüne kadar kendisini tanıyanların, ondan haberdar olanların desteğiyle giderlerini karşılayabildi. Bu nedenle sizlerden onun için bir sigara parasını esirgememenizi rica ediyorum. Gönderebileceğiniz para 5 lira bile olsa lütfen esirgemeyin. O 5 liralar birikip örneğin psikiyatr ücretini karşılayacaktır. Durumu daha iyi olanların, zekât verecek kimse bulamayanların göndereceği meblağ; yılda 4-5 kez görmesi gerekirken 2008’den bu yana gidemediği fizik tedavi masrafını karşılayacaktır.
Yarının ne getireceğini bilmeyen sizlerin yardımlaşma yönünüzü harekete geçirip Mustafa’ya destek olmanız dileğiyle.
Şebnem Özbek
|